Page 35 - Aygaz Dünyası - Sayı:60
P. 35

Ankara’ya bile gidemiyoruz. Ancak
            bayramlarda falan memlekete
            gidiyoruz. Sonra okul arkadaşım,
            rahmetli Necati Abacı bana “Ya
            ben Milton Glaser’dan poster iste-
            dim, bana yolladı biliyor musun?”
            dedi. Milton Glaser, I Love NY
            More’un kurgusunu yapan sanatçı.
            Jazz müziğinde Ray Charles, Louis
            Armstrong neyse grafik tasarımda
            Milton Glaser öyle bir insan. Ben
            de Milton Glaser'dan afiş istedim
            ve işlerimin fotoğraflarını koydum.
            Milton Glaser bana çok güzel bir
            mektup yazdı ve dedi ki: “İşleri-
            niz kendi alanında mükemmel.”      çalışır mısın?” dediler ve bana iş
            "Mükemmel” kelimesini kullandığı   verdiler.                           'Karadeniz’de yağmur çok
            o mektup bende duruyor hâlâ.                                           yağdığında dağlardan su
            Hep yurt dışına çıkmam gerekti-    “The New Yorker”lardaki çalışma-    sızar, şıp şıp damlar, sonra
            ğini söylüyorlardı, Milton Glaser   lardan tahmin ettiğimiz kadarıyla   biri oraya çukur açar, o su
            da New York’taydı, “En iyisi New   en çok bilinenler kedili olanlardır.                                   33
            York’a gideyim.” dedim. Glaser'la   Kedileri çizmenizin özel bir sebebi   orada birikir, yoldan geçenler
            görüştüm, “Burada kalırsanız çok   var mı?                             oradan suyu içerler... O
            ekmek yersiniz.” dedi. Çok ünlü    Eşim bir gün bana, “Kedi besleye-   damlayan suyu durduramazsın.
            bir işim vardır; denizin üzerinde   lim.” dedi. Ben de dedim ki, “Ben   Yaratıcılık dediğimiz şey öyle;
            bir üçgen, üçgenin üzerinde bir    kediyi niye besleyeyim?” çünkü biz
            tahta tahterevallinin iki ucunda   Karadenizliyiz; işte kedi fare tutar,   durduramazsın, gelir.'
            kafes, kuşun biri kafesin içinde, biri   ineğin sütünü alırsın, ata binersin,
            kafesin dışında, biri uçarsa öbürü   köpek kapıyı korur; bu şekilde ba-
            denize düşüyor. O zaman kronik     kıyorum. 1986 yılında Moda’da bir
            bir rahatsızlık teşhisi konulan abim   ev tuttuk. Bir gün hava soğuk ve
            İstanbul’a gelecekti. O nedenle    yağmurlu. Arka bahçeden bir ses
            New York’ta kalmayı düşünme-       geliyor miyav, miyav, miyav… Hiç
            dim. Buradan oraya iş yapmaya      kesilmedi. Eşimle bakmaya gittik.
            çalıştım ve bugüne kadar geldik.   Çimenlerin arasında bir kedi yav-
            Yani Milton Glaser olmasaydı “The   rusu gördük; çok ufak, her tarafı
            New Yorker”a ulaşamayabilirdim,    akıyor, her tarafı yara… Biz bunu
            aklıma gelmezdi dosya vermek.      aldık, yıkadık, pirelerini ayıkladık,
            “The New Yorker”a bir bağlantı     tekrar bahçeye koyduk. Annesi
            aracılığıyla ulaştığımda da, “İşlerin   aldı, geri bıraktı; tekrar aldık, ve-
            evrensel, çizimlerin anlayışımıza   teriner, “Bu yaşamaz.” dedi. Hani
            çok uygun, bizimle çalışır mı-     derler ya, “Sevgi, emektir.” diye,
            sın?” dediler. “New York Times”a   bu sefer kediyi sevmeye başladım,
            da, “Forbes”a da dosya verdim.     adını Nazlı koyduk, Nazlı bizimle
            Nereye dosya verdiysem, “Bizimle   19 yıl yaşadı. “The New Yorker”
   30   31   32   33   34   35   36   37   38   39   40