Page 54 - Aygaz Dünyası - Sayı:61
P. 54
PORTRE
Öncelikle sanat hikayenizin nasıl kaybediyoruz. 1946’dan bahse- bindik, Kadıköy'den Üsküdar'a
başladığını dinlemek isteriz diyorum. İlkokulda çok sevgiyle gittik, yandan çarklıyla Kabataş'a,
sizden… andığım, sanata çok önem veren oradan bir yere; bir mabede,
Her çocuk sanata meyillidir. Me- bir öğretmenim vardı. Atatürk'ün akademiye! Beyaz saçlı bir adamın
sela bizim ailede beş-beş buçuk genç nesli yetiştirecek dediği öğ- yanına gittik. Başımı okşayarak
yaşında daha ilkokula gitmeyen bir retmenler gibi öğretmenler. Daha “Bu ileride buralara gelecek.” dedi.
Aras’ımız var; Paul Klee gibi resim altı yaşındayken bana Atatürk Düşünebiliyor musun? İbrahim
yapıyor. Her çocuk bir şeyler yapar sevgisini nasıl öğrettiler… Çallı o. Oradan çıktık, Dolmabah-
ama onu devam ettirmek lazım. çe yolundan, çınarların arasından
Benim şansım Kadıköy'de yaşadı- Ortaokulda resim öğretmenim ilk Resim Heykel Müzesi’ne götürdü
ğım mahalleydi. Öyle bir çocukluk derste sehpaya bir havlu koydu, beni. “Bak bu resimleri yapan be-
yaşadım ki beni hep besleyen bir bir şarap şişesi, bir tane de limon nim arkadaşım.” dedi. Gösterdiği
şeyler oldu, bunların başında da ve “Bunu çizin” dedi. Ben arka resimler Turgut Zaim’in “Göçer-
Kadıköy Halkevi gelir. Hayatımda taraflardayım, göremiyorum, “Ön ler” tabloları. Düşünebiliyor mu-
ilk resim sergisini orada gördüm. tarafa gelebilir miyim?” dedim, sunuz böyle bir şansı? Böyle bir
Çocukluğum oradaki kitapların “Gel” dedi ve oturdum. O gazete- şanstan sonra siz başka bir şey
arasında geçti. sini okurken çıt çıkmıyor. Kurşun olamazsınız. Muhakkak o sanat
kalemle beyaz bir kağıda çiziyo- içerisinde bir rol almanız lazım.
Kadıköy Süreyya Opereti’nin oldu- ruz. Bir sessizlik… Derken sıranın
52 ğu yerin hemen yanında Piri Çavuş başında kulağımdan birisi tuttu. Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu’n-
Sokağı’nda arkadaşlarım Yorgo, Tabii ben heyecanlandım. Eski da öğrenciyken teknik donanımı
Aleko, Fedon’la yaşadığımız za- bir Fransız okulu, kocaman yeşil olan eğitimciler de vardı. Sade-
man dilimini hatırlıyorum. Mesela bir tahtanın önünde beni arka- ce resim, yağlı boya, sulu boya
balık tutmayı onlarla öğrendim. daşlarıma gösterirken ağlamaya bilmem ne değil. Sanat her şeyle
Evleri nohut oda bakla sofa, böyle başladım. “Ağlama, senin ne kadar yapılabilir, sanat her şeye açıktır.
küçücük. Her sene duvar kağıt- güzel bir şey yaptığını gösteriyo- Ve ben o çok farklı malzemelerle
ları değişiyor o evde. Gustolu bir rum.” dedi. Bu benim için ilk ödül. iş üretmeye başladım. Eğitimde
kadın olan Madem Teyze’yle duvar “Haftaya seni bir yere götürece- başarılı olunca Stutgart’a git-
kağıtlarının önüne gazete kağıt- ğim.” dedi. Buluştuk, tramvaya tim, Almanya’ya. Tabii böyle bir
larını yapıştırmak çok hoşuma
giderdi. Onlarla birlikte kiliseye gi-
diyorum. Madam Teyze’nin evinde
yandan çarklı gramofonda klasik
müzik dinliyoruz. Daha küçücük
bir çocuğum. O yaşta sizi besleyen
birtakım şeyler olursa onlar bellek-
te kazınıyor ve zaman içerisinde
sanatlar manzumesi oluşuyor. Ve
siz bir yol alıyorsunuz, durmadan
gidiyorsunuz.
İlkokula erken gidiyorum. Çünkü
trajik bir durum oluyor ve küçük
kardeşimi maalesef çocukken