Page 82 - Aygaz Dünyası - Sayı:60
P. 82
İCATLAR-MUCİTLER
DNA parmak izi nasıl keşfedildi?
Polisiye filmlerin
vazgeçilmez ögelerinden
DNA parmak izi yönteminin
oldukça geç bir tarihte
keşfedildiğini biliyor
muydunuz? Genetik bilimci
Alec Jeffreys’in öncülük
ettiği bu keşif, soy bağının,
suçluların, felaketlerde Fotoğraf: David Parker / SPL
ve savaşlarda yaşamını
80
kaybedenlerin kimliğinin Polisiye filmlerin olmazsa olmazları larının kas dokusundaki miyoglobin
vardır. Külyutmaz dedektifler, olay
genini inceleyen Jeffreys, bu gende
tespitinde çığır açıcı yeri inceleme ekipleri, gizemli bir bir canlıyı diğerinden ayırt etmeyi
gelişmelere kapı araladı. suç ve kayıp bir suçlu gibi… Bununla mümkün hale getiren biricik bir yapı
bulunduğunu keşfetti. DNA içindeki
birlikte, geride her zaman suçlunun
peşine düşerek gizemin ortadan minisatelit dizilerinde gözlenen çe-
kaldırılmasını sağlayan birtakım izler şitliliğin tetiklediği bu keşfi Jeffreys
ve ipuçları kalır. Bunlardan biri de hayatını değiştiren bir “evreka” anı
parmak izidir şüphesiz. Peki, suç olarak tanımladı.
biliminin yoğun şekilde başvurduğu
DNA parmak izi nasıl keşfedildi diye Bugün soy bağından yeni doğan
merak ettiniz mi hiç? bebeklerdeki kalıtsal hastalıkların
tespitine dek birçok alanda kulla-
Fotoğraf: David Parker / SPL Günümüzde her soruşturmanın nılan DNA parmak izi, en çarpıcı
rutin bir ögesi olan parmak izi tes- etkiyi suç bilimi alanında yarattı.
piti, oldukça geç bir tarihte, 1984’te Keşfedildikten kısa süre sonra mah-
Profesör Alec Jeffreys tarafından kemelerde delil olarak kullanılmaya
bulundu. Leicester Üniversitesi’nde- başlanan genetik parmak izi, suçlu
ki laboratuvarında bilimsel çalışma- tespitinin yanı sıra, hatalı şekilde
larını sürdüren Jeffreys, yüzde 99 suçlanan kişilerin beraat etmesini ve
oranında aynı genetik materyale felaket ya da savaş gibi durumlarda
sahip insanları birbirinden ayıran yaşamını kaybedenlerin kimliğinin
genetik farkın izindeydi. Bu farkın tespit edilmesini de mümkün hale
kökenini keşfetmek üzere fok balık- getirdi.
Kaynak: blog.sciencemuseum.org.uk