UYGULAMAYI AÇ
Karbondioksit ve sera gazı emisyonlarının iklim değişikliğinin önde gelen tetikleyicileri olduğu artık herkesçe bilinen bir gerçek. Veriler, endüstri öncesi dönemle karşılaştırıldığında dünyamızın bugün en az 1 derece daha sıcak olduğunu ortaya koyuyor. Sürdürülebilir şekilde gerçekleştirilmeyen insan faaliyetleri karbondioksit, metan ve azot oksit emisyonlarının bugüne kadar eşi görülmemiş değerlere ulaşmasına yol açarak felaket boyutlarına ulaşan hava olayları başta olmak üzere pek çok yıkıcı ekolojik sonuca sebep oluyor.
İklim değişikliği konusunda artan farkındalık düzeyi bireyleri, kurumları, devletleri ve uluslararası yapıları emisyon oranları konusunda adımlar atmaya teşvik ediyor. 2015’te hazırlanan ve 2023 itibarıyla 195 ülkenin imzacısı olduğu Paris Anlaşması, bu konuda dünya ölçeğinde uygulamaya konan en önemli girişimlerden birini temsil ediyor. Endüstri öncesi dönemden bugüne dek gerçekleşen küresel sıcaklık artışını 1,5 °C ile sınırlı tutmak üzere çaba göstermeyi ve söz konusu artışın 2 °C’nin altında kalmasını sağlamayı amaçlayan Paris Anlaşması, iklim direncini artırarak iklim değişikliğinin yol açabileceği felaketleri öngörmeyi ve bunların önüne geçmeyi sağlayacak uygulamaların hayata geçirilmesi için gerekli hazırlıkların yapılmasını önceliklendiriyor. Anlaşma, sıcaklık artışını istenen düzeyde tutmak üzere emisyon oranlarının 2030 itibarıyla %50 oranında azaltılmasını amaçlıyor.
Çevresel sürdürülebilirliğin önemine dikkat çekmek ve hem kişi hem de kurumların karbon ayak izi konusundaki farkındalığını artırmak üzere 2008’den bu yana her yıl 21 Eylül’de Sıfır Emisyon Günü etkinlikleri düzenleniyor. Fosil yakıtların çevresel etkilerini ortaya koyarak alternatif enerji seçeneklerini tanıtmanın amaçlandığı bu özel günde dünyanın birçok yerinde toplumu, şirketleri, öğrencileri, karar alıcıları ve diğer pek çok aktörü hedef alan bilgilendirici aktiviteler gerçekleştiriliyor.
Düşük emisyon oranları için alternatif yakıtlar
Bugün pek çok kişi karbon ayak izini en aza indirmek için enerji kullanımını azaltmak, sürdürülebilir gıdaları tercih etmek, plastik kullanımından vazgeçmek, alternatif ulaşım sistemlerini kullanmak gibi çok sayıda önleme başvuruyor. Bu önlemlerin başta gelenlerinden biri alternatif yakıtları tercih etmek. Alternatif yakıtlar arasında önemli bir yere sahip olan LPG, tüm dünyada en fazla tercih edilen alternatif yakıt olarak milyonlarca sürücü tarafından kullanılıyor. Peki, LPG’yi geleneksel yakıtlardan ayırarak alternatif bir yakıt olarak adlandırılmasını sağlayan nitelikler nelerdir?
LPG’nin farkı
Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın kurduğu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, LPG’nin Küresel Isınma Potansiyeli’nin (GWP) 0 olduğunu ifade ediyor.
Mazot ve benzinle çalışan araçlar her 1,6 kilometrede 400 gramı aşkın karbondioksit salımına sebep olurken bu miktarın LPG’li araçlar için 319 gram olduğu ifade ediliyor. Bir aracın senede ortalama 18 bin kilometreden daha fazla yol kat ettiği göz önünde bulundurulduğunda LPG’li araçlarla geleneksel yakıtlarla çalışan araçların karbon emisyon oranları arasındaki fark önemli boyutlara ulaşıyor.
LPG, benzinle karşılaştırıldığında yüzde 82, dizelle karşılaştırıldığında yüzde 99 oranında daha az azot dioksit salımına neden oluyor. Hidrokarbon emisyonları söz konusu olduğunda ise LPG’nin benzinden yüzde 40, dizelden yüzde 70 oranında daha az salıma yol açtığı görülüyor.
Dünyanın pek çok bölgesinde uzun yıllardır kullanıldığı için gelişkin altyapı olanaklarına ve erişilebilirliğe sahip olması LPG’nin sıfır emisyon amacına doğru ilerlerken elverişli bir alternatif olarak öne çıkmasını sağlıyor.
Paylaşmak için lütfen aşağıdaki ikonlara tıklayınız: