UYGULAMAYI AÇ
Trafikte yaşanan gerginlikler kimi zaman bir anlık dikkatsizlik ya da yanlış anlaşılmanın çok ötesine geçerek sözlü tacize, psikolojik baskıya ve hatta fiziksel şiddete dönüşebiliyor. Özellikle araçtan inip diğer sürücünün üzerine yürümek gibi davranışlar, tehdit içeren tutumlar olarak hem bireylerin güvenliğini hem de kamusal düzeni tehlikeye atıyor. Kadınlar ise bu gibi durumlarda çoğu zaman daha yüksek bir riskle karşı karşıya kalıyor.
Trafikte şiddet genellikle sözlü taciz ve hakaretlerle başlıyor; korna çalma, camdan bağırma veya aşağılayıcı söylemler yoluyla psikolojik baskı şeklinde devam ediyor ve bazen çok daha ileri gidip tehlikeli yakın takip, sıkıştırma, aracın önünü kesme ve hatta araca zarar verme gibi eylemler şeklinde kendini gösterebiliyor. Her bireyin trafikte kendini güvende hissetme ve saygı görme hakkı temeldir. Bu nedenle şiddetin her türlüsünün, nerede ve ne koşulda olursa olsun kabul edilemez olduğu bilinciyle, trafikte agresifliğe karşı durmanın yolları ve bunun yasal sonuçları üzerine hepimizin düşünmesi gerekiyor.
Türkiye’de son dönemde yapılan düzenlemeler trafikteki şiddeti azaltmaya yönelik önemli adımlar içeriyor. Mevcut kanunda saldırı amacıyla araçtan inen ve yol kapatan sürücülere yönelik doğrudan bir yaptırım bulunmazken 1 Ocak 2026 tarihinde yürürlüğe girecek yeni düzenlemeyle yol kesme, saldırı niyetiyle araçtan inerek diğer şoföre yönelme gibi eylemler artık sadece “taşıt yolu üzerinde duraklamanın yasaklandığı yerlerde duraklamak” şeklinde değerlendirilmeyip ağır yaptırımlara tabi olabilecek. Tasarıya göre, saldırı amacıyla araçtan inen ve yol kapayan sürücülere ceza olarak 180 bin TL idari para cezası, sürücü belgesine 60 gün süreyle el koyma ve aracın 60 gün süreyle trafikten menedilmesi öngörülüyor. Olayın fiziki saldırı, hakaret ya da tehdit içermesi halinde ise Türk Ceza Kanunu devreye giriyor ve fail hakkında hapis cezasına kadar uzanan süreçler başlayabiliyor.
Bununla birlikte, trafikte şiddeti önlemek yalnızca hukuki düzenlemelere bırakılmaması gereken toplumsal bir konu. Huzurlu ve şiddetten arınmış bir trafik ortamı yaratmanın temeli şüphesiz karşılıklı empati kurabilmekten geçiyor. Direksiyonda gördüğünüz herkesin de tıpkı sizin gibi varmak istediği yere ulaşmaya çalışan bir birey olduğunu, durumu kişiselleştirmeyip kimsenin size bir kastı olmadığını kendinize hatırlatın. Olası hatalara karşı daha hoşgörülü olmanın, gerilimi düşürmek adına ilk ve en önemli adım olduğunu unutmayın. Ufak bir hata karşısında agresif bir tepki vermeden önce bir an durmak, sakince nefes almak ve yalnızca kendi tepkinizi kontrol edebileceğinizi hatırlamak öfkenizin kontrol altına alınmasına yardımcı olur. Bir tartışma anında hemen araçtan inerek karşı tarafa yürümek yerine camdan kısa bir açıklama yapmak ya da hiçbir iletişime girmeden durumu soğutmak çoğu zaman olası bir şiddetin önüne geçer. Eğer tehdit, hakaret ya da saldırı riski varsa bunu kayıt altına almak ve 112 üzerinden ihbarda bulunmak da bireysel güvenliği artırdığı gibi hukuki sürecin sağlıklı ilerlemesine yardımcı olur.
Trafikte bir şiddet olayına şahit olunduğunda güvenli bir şekilde plakayı not alarak kolluk kuvvetlerine ihbarda bulunmak bu tür davranışların önüne geçilmesinde kritik bir rol oynuyor. Ayrıca unutmamalıyız ki trafikte taciz, tehdit ya da saldırı sadece “anlık bir öfke” denilerek geçiştirilecek bir konu değil, toplumsal yaşamın güvenliği açısından ciddi bir sorun. Hatta toplumsal cinsiyet algısıyla birleştiğinde trafikteki kadınlara yönelik özellikle sistematik bir şiddet biçimi. Bu nedenle hem bireylerin bilinçli hareket etmelerinin hem de toplumun bu davranışları normalleştirmemesinin şiddetin önlenmesinde kritik rol oynadığını aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.
Paylaşmak için lütfen aşağıdaki ikonlara tıklayınız: